top of page

Düşüncenin Gerçekliği: Geçerli Düşünme

İSMAİL LATİF HACINEBİOĞLU


‘Geçerli düşünme,’ düşüncenin ‘hakikat’e uyumunu ifade eder. Geçerlilik arayışı, doğru ve tutarlı olmanın kuralları üzerine inşa edilen düşüncenin bütün aşamalarının yeniden kontrol edilmesidir. Her bir iddianın, ifadenin, yargının hakikat karşısında ya da hakikat içinde yerinin ‘tam’ olarak tespiti gerekmektedir. Hakikate ait tüm belirlemelerin, tercih ve önceliklerin ‘ne olduğu’ belirlenmelidir. Bu belirleme ile yapılan kontrol ve tespitler de düşünmede apaçık ortaya konması gereken ‘ne’yin geçerli kabul edilebileceğini belirler.


Düşünmenin asıl amacı hakikatin ortaya çıkarılması ve anlaşılması olarak hedeflendiğinde, geçerlilik bu çabanın gerçekliğinin denetlenmesi olarak karşımıza çıkar. Geçerlilik arayışını, düşünmenin hiçbir aşamasında gözardı edebilmek mümkün değildir. Düşünmeyi ilişkilendiren her bir kural ile bunların her bir uygulamasında da geçerliliğin aranması ve takip edilmesi gerekir. Bu ise mantıksal kuralların tek tek ve bütün olarak hatırlanmasını ve akıl yürütmede kullanılan her bir kavram ya da önermede hakikate uygunluğun nasıl gerçekleştiğinin belirlenmesini gerektirmektedir.

Geçerliliğin temel mantıksal bir ölçü olarak diğer tüm mantık kurallarıyla birlikte nasıl çalıştığı dikkatle izlenmelidir. Doğru olan bir düşüncenin tutarlı olması, tutarlı olan bir düşüncenin de geçerli olması ‘gerekir.’ ‘Gerekir’ olmanın hangi itibarlar ile gerçekleştiği belirginleşmelidir. Aslında geçerli düşünme bu itibarları, yani geçerliliğin hangi ölçülere bağlı bir ‘ölçü’ olduğunu bilmek anlamındadır. Burada anlamın, ifadenin ve hükmün kavram ve yargıda sahip olduğu düşünceyi oluşturan bütün katmanları incelemeye ve bunu belirgin ölçülerle yapmaya ancak düşünme denilebilir. Geçerli düşünmeyi sağlamak, geçerliliğin dayandığı unsur, yapı ve kuralların tamamının ilkeleri ile yapılan dayanıklılık testinin onaylanmasını, yani hükmün açık ve belirgin olarak nasıl tasdik edildiğini ve mühürlendiğini denetler.


Ölçü, geçerliliğin ölçüsü olarak anlaşılmalıdır. Geçerliliği bilmenin ölçüyü bilmeye dayalı olduğuna örnek olarak şunu verebiliriz: ‘Kilogram’ yani ‘bin gram’ı bilmek, ‘gram’ın ne olduğunu ve bu ‘gram’ı ‘bin’ ile bağladığımızda ne olduğunu bilmemize bağlıdır. Elbette, gramı bilmek, onun geçerli tanımını bilmek üzerine inşa edilmiştir. Bugün mesela ticaret yapanların ellerindeki ölçü ve tartı aletlerini bir onay makamına ‘onaylatma’ları, ellerindeki ölçme alet ve biriminin ‘geçerliliği’ni, en azından ticaret kurallarına göre kullanımının geçerliliğini elde etmek içindir. Bununla beraber ağırlık ‘gram’ ölçüsünü, mesafe ‘metre’ ölçüsünden ayıran ‘geçerli ölçü’ de bilinir olmalıdır. Fakat bu örnekte “acaba geçerlilik ‘onaylandığı’ için mi vardır, yoksa o alet ve ölçü ‘geçerli’ özelliklere hakikatte sahip olduğu için mi onaylanmıştır?” meselesi, ‘ölçünün ölçüleri’ tartışmasını daha da derinleştirecektir.


Geçersiz olan yanlış ve hatalı herhangi bir kavram ve yargı hakkındaki bilginin hakikatinin geçerlilik iddiası da yanlış ve hatalı olur. Geçersiz herhangi bir kavram, önerme ve yargı ile hakikati ortaya koymak mümkün değildir. Yine her mantıksal durumda geçerlilik nedeni ve ilkesinin farkında olunmalıdır. Bu noktada her düşüncenin geçerliliğinin dayandığı temel kavramlar ve onlarla oluşan yargıların hükümlerinin neden ve nasıl oluştuğu, niçin böyle geçerli kabul edildiği belirgin bir şekilde ortaya konulmalıdır. Düşünme ile ilişkilendirilen tüm unsurlar, yani kavram ve hükümler arasındaki mantıksal her durum, geçerli olup olmaması açısından analiz edilmelidir.


bottom of page