top of page

Dijital Kâinat Sistemi

HAKAN YALMAN


Şu an sadece 0’ın (sıfır) olduğu bir varlık düzleminde olduğumuzu hayal edelim. Eğer bu hayali kurabiliyorsak, aslında kendimizi 0’ın olmadığı, yani 1’in olduğu bir varlık düzleminde farzetmişiz demektir. Farkında olmadan kurduğumuz bu hayalî düzenek gerekliydi, çünkü sadece 0’ın olduğu bir düzlem bizim de olmayışımız ve bu hayalin kurulacağı bir zeminin bulunmayışı anlamına gelirdi. Yani “Hiçbir şey yok” diyebilmek için 1 şeylerin var olduğu kurgusu öncelikle zihnimizde yer almalı.


Şimdi de sadece 1’in olduğu bir varlık düzlemi hayal edelim. Bu hayali de kurabildiysek, 1 şeylerin olmadığı bir yerden 1 şeylerin olduğu bu düzleme baktığımızı farzediyoruz demektir. Üstelik bu düzlemdeki bütün 1’ler büyüklük-küçüklük ve pozisyon farketmeksizin birbirinin aynı olacaktı ve aynı zamanda tekliği ifade edecekti. Sadece 1 düzleminde, herşey var olmakla birlikte hiçbir şey algılanamaz. Algılanamayan ama var olan birlerin yerinin büyüklüğünün, öncelik-sonralığının da bir anlamı kalmaz. Teklik içinde algılanamazlık… 0 düzleminde hiçbir şey yok, ama yokluğu ifade edecek bir algı alanı da yok. Yokluğu ifade edilemeyen bir yokluk ise, en azından bizim algılamamız açısından yokluktan çıkmış oluyor.


O halde bütün hikâyeler “1 varmış, 1 yokmuş” ile başlamalı. Kâinat adı altında toplanan tüm hikâyeler 1’in temsil ettiği mutlak varlık ile 0’ın ifade ettiği teorik bir mutlak yokluğun içiçeliğinden doğan ifadeler toplamı olmalı. Varlık ve yokluk, vücut ve adem içiçeliği… Herşeyin 1’ler ve 0’lar ile ifade edildiği cep telefonu, televizyon, internet gibi dijital sistemler, 1 ve 0 içiçeliğinden ne kadar hızlı ve çeşitli veriler ve bu verilerin sonucu olan ifadeler, semboller ortaya konabileceğini modern dünyanın gözleri önüne koyuyor. Hatta yapay zekâ ve arttırılmış gerçeklik gibi yeni olgular bu sistemin önünde ne kadar devasa bir gelişme alanı olduğunu hissettiriyor.


Bu durum aslında varlığın özünde vücudu temsil eden 1 ile ademi temsil eden 0’ın içiçeliğini anlamamız için çok güzel ve algılanabilir bir alan oluşturuyor. Ruhumuzun derinliklerinde var olan, arayışın içinde olduğumuz tüm güzellikler 1 düzlemini, dolayısıyla vücut alanını temsil ediyor. Bu mutlak güzellik ve mutlak hayır alanının sınırlı algılarımız aracılığıyla tanımlanabilmesi, yani güzelliği ve hayrı hissedebilmemiz—bizim tanım alanımızda kötü ve çirkin şeklinde algılansa da—bazı 1’lerin silinmesi ve 0’a dönüşmesi ile ancak mümkün olabilir. Algı âlemimizde varlığın işleyişi ve davranışlar gibi çeşitli mekanizmalarla ve muhtemelen günah adı altındaki davranışların toplamıyla 1’lerin silinmesi, vücuda giren adem ile devasa bir birlik alanının içindeki 1’lerin önce sınırlı şekilde algılanabilir hale gelmesini, sonra da bütününün hissedilebilir hale gelmesini mümkün kılıyor.

Belki de algılarımızda “1 varmış 1 yokmuş” diye başlayan hikâye sayesinde kalbimizde 0’a dönüşen yani yok olan 1’lerin de tamamlanmasını ve mutlak 1’in idraki ile mutlak vücuda ulaşmamızı hedefleyen 1 sistemin içindeyiz.


bottom of page