top of page

Nefes Almak Bedava Mı?

ADNAN ŞİMŞEK


“NASA tarafından yönetilen Mars keşif görevinin toplam maliyeti yaklaşık 2,7 milyar dolar olarak tahmin ediliyor.”

Bu haber dikkatimi çekmiş ve merak edip baktığımda, projenin bir parçasının da astronotlar için Mars şartlarında oksijen üretmek olduğunu öğrenmiştim.


NASA’nın MOXIE aracı Mars’taki bir astronotu on dakika sağlıklı tutmaya yetecek kadar oksijen üretmişti.

Tarihî bir gün yaşanmıştı.

“Tebrikler!” dedim içimden...


Sonra, “Peki, ya dünya atmosferi?” diye düşündüm.

Atmosferimizdeki olmazsa olmaz birçok dengeden biri olan gazların oranı, en uygun seviyedeydi. Kan damarlarındaki, yapraklardaki, atmosferdeki oksijenin serüveni büyüleyiciydi.


Ağaçlar ve okyanuslardaki fitoplanktonlarla bedava sunulan oksijeni sadece şimdiki insan nüfusu için üretmenin maliyeti hesaplanınca ortaya çıkan sonuç şaşırtıcıydı.


“Dünyadaki tüm insanlara altı ay yetecek oksijen üretimi için 38 trilyon dolar gerekiyor” cümlesini okuyunca, nefes almak için tek kuruş ödemediğim geldi hatırıma.

Bedava olan kıymetsiz demek değildi. Üzerinde fiyat etiketi olmayan sayısız nimetleri farketmek kıymetli, hem de çok kıymetliydi.


Nefes alıp vermek için bu incelikli dengenin nasıl sağlandığı, ekosistemin hassas çalışması bir film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden. Derin bir nefes alıp konuştum kendi kendime:

“On dakikadır değil; gün, ay, yıl, asırlardır değil; yaratılışlarından bu yana sadece insan değil, bütün canlılar nefes alıp veriyor. Sadece nefes alıp vermek için, nefesler adedince şükür gerektiren hassas dengeler var.”


Her an nefes alıyoruz, ama farkında bile değiliz çoğu zaman. Göz önündeki pek çok eser ve hakikatin farkında olmadığımız gibi...

“Alıp verdiğim nefesin hakkını vermek ne demek?” sorusu üzerinde düşündüm bunun üzerine. Bilmiyordum. Ve ancak ‘bilmiyorum’ dedikçe öğrenme faslına geçebiliyor, öğrenmeye doğru adım atabiliyordum.


Sonra, ağlayan o yaşlı adamın hali geldi hatırıma. Hastaneden ayrılırken solunum tedavisi faturasını görünce ağlamaya başlayan adam... Sebebi sorulunca verdiği cevap, dinleyenleri de ağlatmıştı:

“Para yüzünden ağlamıyorum ben. 93 yıldır bu havayı soluyorum ve bunun bedelini hiç ödemedim. Allah’a hiç teşekkür etmedim ben, buna ağlıyorum...”

Verilen nimetlerin değeri, genellikle yokluğunda anlaşılıyor.


İkinci Dünya Savaşında başından yaralanıp, beynindeki uyku merkezi zedelenmiş bir işadamı, yıllarca geçen uykusuz gecelerin ardından şunu söylüyordu: “Bir gece uyuyabilmek için bütün servetimi feda etmeye hazırım!”

Bedava ve cömertçe ihsan edilen nimetlerin hayatı nasıl kuşattığını ve kıymetini farkettikçe, insan diğer canlılardan ayrışıyor. Şükür ve tefekkürle, hakiki insan ufkuna ulaşıyor. Önce özü gülümsüyor, sonra yüzü.

Mars’taki on dakikalık oksijene dair haberle başlayan düşünceler, nerelere götürmüştü beni...


“Hesap Gününden önce, nasibimdeki nefesten payımı aldıkça, o nefesi verenin rızası yolunda gayret etmeliyim. Nefes emanettir, şevkle gayret etmezsem, samimiyetle O’nun rahmetine sığınmazsam hesabı çetin olacak demektir. Alıp verdiğim nefeslerden birinin bile hakkını vermenin imkânsız olduğu idrakiyle bunu lutfedenin rızası yolunda gayret etmek ya da bir gün bunun hesabını vermek... Seçim senin elinde!” dedi yüreğim.

Ve Yunus sûresinin 60. âyetini bana hatırlattı:

“Şüphesiz Allah, insanlara karşı büyük ihsan (fazl) sahibidir, fakat onların çoğu şükretmezler.”


ÖZET


“Dünyadaki tüm insanlara altı ay yetecek oksijen üretimi için 38 trilyon dolar gerekiyor” cümlesini okuyunca, nefes almak için tek kuruş ödemediğim geldi hatırıma. Bedava olan kıymetsiz demek değildi. Üzerinde fiyat etiketi olmayan sayısız nimetleri farketmek kıymetli, hem de çok kıymetliydi.



bottom of page