HAKAN YALMAN

Yaratılışı açısından 15 milyar ışık yılı uzaklıktaki gezegen ve yıldızlarla fizikî bağlantıları olan fay hattının planı da bu kadar yıl önceye dayanmalıdır. O halde faaliyeti sadece jeolojik, dünyayla ve yüzey enerjilerindeki değişimlerle sınırlı olmamalıdır. Öyleyse yeryüzü titreşimlerinde, sallantılarında, sismolojik bağlantıların ötesinde, kozmolojik bağlantıların ve daha da ötesinde fizik ötesi bağlantıların izleri de aranmalıdır.
Temelini sevgi ve rahmetin teşkil ettiğine inandığımız bu arka plan bir enkazın rahmet tepesine dönüşmesi şeklinde yansıyabiliyor.
Başka hayatların kurtulmasına yönelik insani duyguları zirvede kurtarma ekipleri, sağlık ekipleri, gönüllüler, yardım ulaştırmak için seferberlik halinde insanlar ve kendi dillerinde, dinlerinde, yardıma muhtaçlar için dua eden gönüller… Bu nuranî kabrin arka planında uhrevi âleme göç boyutunda tasaffi etmiş ruhlar, şehitler ve nuranîleşmiş ruhanîler… Saatler ve günler süren kabir hayatından tekrar dünyaya dönüşte melekleşmiş bedenler ve diğergâmlıkla safileşmiş gönüllerce karşılanan güçlenmiş ve arınmış bedenler ile müthiş bir insaniyet tablosu… Beden ve beyinlerdeki kalpleri titreten biyolojik, psikolojik ve sosyolojik tecelliler ile bu tabloyu inşa eden Erhamürrâhimîn gazap görüntüsünü müthiş bir rahmete dönüştürüyor.
Peki gazap kime ve neye?
Muhtemelen sevgiden, insanlıktan uzaklığa. Parayı, maddeyi, ihtirasları, umursamazlıkları, ahlaksızları hayatın merkezine taşımaya. Devasa binaları putlaştırmaya. Ahı arşa yükselen mazlumlara tıkanmış kulaklara. Kaderin bir tecellisi ve ilahi yaratma tarzının yansıması ve kullarına emri olan bilim kurallarını hiçe saymaya. Kısacık bir dünya rahatı ve aldatıcı mutluluklar uğruna binlerce insanın hayatını insafsızca heba edecek umursamazlıklara. Rabb-i Rahîm’in şiddetle menettiği kul hakkını titremeden yiyenlerin midesine oturan sıkletten sıtmadan daha şiddetli ve dehşetli yeryüzü titreşimi ile titremesi gerekenlere.
Şefkatinden emin olduğumuz ve hayatın direği bildiğimiz bir babanın evladını azarlaması anında sesinin kaç desibel olduğuna ve kulak zarını hangi şiddetle titreştirdiğine odaklanmak, durumu son derce anlamsız hale getirecektir. Yeryüzü lisanı ve şiddetli bir titreşim ile ortaya çıkan avazın da arkasında bu kadar anlam yüklü olduğunu bilen korku dolu gözler ve titreyen yürekler de “Ne oluyor buna?” sorusuna bir cevap aradıklarında dehşetli titreşimlerin ve depremin arkasında, yüreklere hem ferahlık hem de uyanıklık veren bu türden manalar keşfedecektir.
ÖZET
Peki gazap kime ve neye? Muhtemelen sevgiden, insanlıktan uzaklığa. Devasa binaları putlaştırmaya. Ahı arşa yükselen mazlumlara tıkanmış kulaklara. Kaderin bir tecellisi ve ilahi yaratma tarzının yansıması ve kullarına emri olan bilim kurallarını hiçe saymaya.