top of page

Kâinat Kitabı Verisi

HAKAN YALMAN


Görünen âleme ve algılanan varlıklara ‘tekvinî âyetler’ de deniliyor. Yani, oluşları, varlıkları ile âlemlerin Rabbinin mesajını bize ulaştıran işaretler...

Bu sadece maddi varlıklar için değil, duygular, estetik hisler, sanata yönelimler, düşünceler ve ne şekilde olursa olsun varlığa ulaşan herşey için de geçerli olsa gerek. Bu durum, ilahi mesajın sürekli bize ulaştığı çok dinamik bir varoluş kitabına muhatap olduğumuz sonucunu doğuruyor.


Elbette bu mesajlar sadece yeryüzünde varlığımızı devam ettirmek için olmamalı. Mesajları ulaştıran Zâtın bizim ve herşeyin nihai maksadını da bu mesajların içine yerleştirmiş olduğuna dair pek çok veri var.


İlginç olan, ilahi olduğu bu kadar açık olan bir mesajlar topluluğunun ‘edille-i şeri’ye’ arasında yer almaması. Bu kavramla kastedilen şeyi biliyoruz: nasıl yaşayacağımızın ve eşya ile bizler arasındaki ya da kendi aramızdaki ilişkileri neye göre belirleyeceğimizin kaynağı olan dört delil: ilahi kitapla gelenler, peygamberin örnekliği, ümmetin üzerinde çoğunlukla birleşmesi ve fıkıhçıların kıyasları... Bu dört delil arasında beşinci olarak kâinat kitabı verilerinin olmaması ciddi bir eksiklik gibi duruyor.


Oysa bu veriler arasında bilim, sanat, sezgiler, ortak yönelimler ve varlık dünyasında uzaydan atomlara kadar olan aralıktaki tüm varlıklar ve türlerle ortaya çıkan zenginlikler var. Kur’an’ın ya da hadislerin hükümlerini doğru anlamak için sadece geçmiş birikimlere odaklanmak ve en yeni ilahi mesajlar olan mevcut anın varlık verilerini dikkate almamak bizi ne kadar doğru sonuca ulaştırabilir?


Nakil ve akıl tartışmalarının da aslında önemli bir eksikliği, akıl ve kâinat kitabı verilerine muhataplık bağlantısının dikkate alınmaması olabilir. Akıl sadece geçmişin bilgi birikimleri ve nakledilenlerin yorumlanmasına hizmet eden bir araç değil, çok daha ön planda anlık varlık mesajının gözlemcisi ve yorumcusu. “Akıl ile nakil çatışırsa akıl esas alınır, nakil tevil olunur” hükmünün bu çerçevede değerlendirilmesi de, günümüzün önemli meselelerinden biri olmalı.


Bunları alt alta koyup topladığımızda, güncel bir fıkıh anlayışına ihtiyaç olduğu sonucu çıkıyor. Bu ise bugün ilahiyat yada İslami bilimler adı altında ortaya konan faaliyetlerin sembolize ettiği rakamdan çok büyük. Yani yeni fıkıh tarifi, teoloji ya da ilahiyatın boyunu çok aşıyor. Geniş çaplı bir heyetler topluluğuna ve insanların kollektif algı ve değerlendirmesini temsil edecek bir yapıya ihtiyaç var gibi gözüküyor.


Belki de güncel fıkıh problemlerindeki tıkanıklığın ve pek çok sorunun cevapsız kaldığı için ortada bırakılmasının arka planında, çoğu zaman farketmediğimiz bu önemli kriz var.



ÖZET



Görünen âleme ‘tekvinî âyetler’ de diyoruz. Varlıkları ile âlemlerin Rabbinin mesajını bize ulaştıran işaretler... Bu durum, ilahi mesajın sürekli bize ulaştığı çok dinamik bir varoluş kitabına muhatap olduğumuzu gösteriyor. Kâinat kitabı verilerine ‘edille-i şer’iye’ arasında yer verilmemesi ise ciddi bir eksiklik olarak gözüküyor.







bottom of page