top of page

İnsanı ‘N’eler Tarif Eder

MUSTAFA SAİD İŞERİ


Bazı sorular çok bereketlidir, öyle ki asla tüketilemez. Bu tüketilemeyen sorular insanlık tarihi boyunca dile getirilmiştir ve gelecekte de güncelliğini koruyacaktır. Bu soruların kıymetini takdir edebilirsek, hayatımız boyunca tazeleyerek sormayı başarabiliriz. Bunlar arasında belki en kritik olanı ise, genel anlamda “İnsan nedir?” ve özel anlamda da “Ben kimim? sorusu olsa gerektir.


“Sen seni sen mi sanırsın?” diye sorar Nurettin Topçu ve insandaki benlik duygusunun önemine şöyle dikkat çeker: “Ben dedirtmek için bende benlik oluyor; benden geçirmek için benlikte kıyamet kopartıyor. (...) Beni her şey yapıp hiçe boşaltan da O...”



İnsan kelimesinin etimolojisini incelediğimizde, Arapça ‘nisyan,’ yani unutmak ile aynı kökten geldiğini öğreniriz. Bir başka yoruma göre ise ünsiyet ile aynı kökten gelir insan. Ünsiyet; iletişim kurmak, uyum sağlamak ve yakınlaşmak anlamlarına gelir. Râgıb el-İsfahânî’ye göre insan, uyum içinde diğer insanlarla yakınlaşmadan varlığını sürdürmesi mümkün olmayan bir fıtrata sahip olduğu için bu ismi almıştır. Ona göre insanlar birbiriyle yardımlaşmadan yaşayamaz ve hayat şartlarını oluşturmak için başkalarına muhtaçtır. Kısaca insan fıtratı gereği vahşi değil medenidir.


İnsanın tarifi yapılırken sıklıkla hayvandan ayrıldığı belirli özelliklerine odaklanılır. İnsanın öncelikle düşünen, konuşan ya da yürüyen bir varlık olduğu vurgulanır. Bunların da ötesinde insanın sosyal, siyasal, ekonomik, merak eden, umut eden, hayır diyen, bencil, suçlu, savaşçı, soyutlayan, sorgulayan, tartışan, sıkılan gibi yönlerini belirten tarifler de mevcuttur.


Benim en sevdiğim ve dünyamda anlamlandırmaya çalıştığım tariflerden biri Haşir Risalesi’nde geçer. Bu cümlede insanın “şecere-i kâinatın en cami’ ve en nazik ve en nazenin, en nazdar, en niyazdar bir meyvesi” olduğu belirtilir. Bu tarifte insanın nazik, nazenin, nazdar ve niyazdar fıtratıyla Yaratıcısına özel bir muhatap kılındığı vurgulanır. Bu vurgudan ‘n’ harfiyle başlayan bu dört özelliğin her birinin insana ayrı bir insanilik kazandırdığını anlıyorum.


İnsan nazenindir; narindir, hassastır, kırılgandır, herşeyden etkilenir. Doğan güneş, yağan yağmur, mis gibi kokan bir çiçek, sararan bir yaprak, uçan bir kelebek, gülen bir bebek bizi etkiler. Soğuk-sıcak, aydınlık-karanlık, güzellik-çirkinlik, yoksulluk-bolluk, hüzün-mutluluk gibi zıtlıklardan kaynaklanan her bir durumun hayatımızda bir izdüşümü vardır. Ayrıca çabuk hastalanır, acıkır, yorulur, ümidimizi kaybeder, vazgeçeriz. Duygu ve düşünce fırçalarımızdaki renklerle iç dünyamızı her daim boyarız. Bu nedenle mutlu olduğumuzda herşeyi mutlu, hüzünlendiğimizde herşeyi hüzünlü görürüz. Tesbih ve ibadet ettiğimizde ise herşeyin tesbih ve ibadetlerini fark edebiliriz.


İnsan naziktir; nezaket sahibidir, ahlaki değerleri ve insani duyarlılıkları vardır. Bir sözün, bir bakışın, bir duruşun da tesiri vardır ruhumuzda. İnsaniyete yaraşır bir hayat kurmak ve bir dünya inşa etmek isteriz. Yaşadığımız mekânın, giydiğimiz elbisenin, yediğimiz yemeğin, söylediğimiz sözün ve hatta zihnimizin ufuklarındaki mânânın ya da kalbimizin derinliklerindeki hissin de zarafetinin olmasını arzu ederiz. Hayatımızın her alanına dokunan incelikler ve duyarlılıklar ile hem değer vermek hem de değer görmek isteriz. İnsani nezaketin doruk noktası ise sünnet-i seniyyedir. Sünnet-i seniyye özbeöz edeptir, baştanbaşa nezakettir.


İnsan nazdardır; nazlıdır, nazlanmayı sever sevdiği ve sevildiğini bildiği insanlara, hatta Rabbine de... Nazlanmak için ise sebep bulmamız çok zor değil. Zira çok aciziz, ama düşmanlarımız sayısız. Çok fakiriz, ama ihtiyaçlarımızın sonu yok. Çok tembeliz, ama birçok işimiz, sorumluluğumuz ve görevimiz var. Gönlümüzün hoş edilmesi de öyle kolay değil, zira daima daha fazlasını arzu ediyoruz. Ayrıca nazlanarak özel olduğumuzu hem onaylatmak hem de hissetmek isteriz. Ancak bilmeliyiz ki, daha makbul olan naz değil, niyazdır.


İnsan niyazdardır; duanın, istemenin ve ilahi dergâha yönelişin her türüne bürünebilme yeteneğine sahiptir. Dua, iltica, namaz, tefekkür, istiğfar ve hamd gibi her türlü kulluğu en mükemmel bir tarzda yapabilme kabiliyetine sahibiz. Sanki bir dua ve ibadet makinesi mahiyetinde bir fıtratımız var. Ayrıca kâinattaki her varlığın dualarını, kulluk ve ibadetlerini fark edebilir ve anlamlandırabiliriz. Bu halimizle tüm kâinatın dua ve ibadetlerini hassasiyetle ölçebilen mucizevî bir cihaz gibiyiz.


İnsanı tarif eden ‘n’ harfi ile başlayan başka özellikler de vardır. İnsan nâtıktır, neşelidir, naiftir, nahiftir, nikbindir, namusludur, nasiplidir, nasihata kulak verir ve nedamet eder. İnsan hem nâim hem de naîmdir, yani uykuyu sever ve çok nimetlere de mazhardır. İnsanın hayatını anlamlandıran en önemli iki hakikat ise nazar ve niyettir; öyle ki bu iki nitelik günlük sıradan işleri elmaslar gibi kıymetlendirebilir. İnsanı insan yapan en önemli bir hakikat ise imandan sonra namazdır. Buna binaen ilahi huzurun günlük davet listesinden çıkarılan bir ruh insan kalmayı becerebilir mi?


Bazı ‘n’ler ise insanın menfi özellikleridir. Mesela insanın nefsi vardır. İnsanın en büyük imtihanı ilahi terbiyeyi reddeden emmâre nefsi ile bitmek bilmeyen savaşıdır. Emmâre nefis bir narsisttir, tapar derecede kendini beğenir ve över, ancak eksiklik ve kusurlarına karşı kördür. Kendi mahiyetini unuttuğu için nisyan içindedir. İnsan Rabb-i Rahîm’ini tanımadığı takdirde ise nimetlendirildiğini kabul etmez, yani nankörleşir. Ayrıca insanın limitsiz bir nefreti vardır; istikametini kaybettiğinde insanlıktan çıkarıcı ve en vahşi bir hayvana dönüştürücü...


Hâsıl-ı kelam, insanın kendini nelerle anlamlandırdığı ve meşgul ettiği önem arzeder. Namaz, niyet, nazar gibi ‘n’ler insanı daha bir insan kılarken, nefisperestlik, narsisizm, nefret gibi ‘n’ler ise insaniyet cevherinin birer pasıdır. Bütün bunların ötesinde, elbette insanı insaniyet derecelerinde yükselten daha neler var neler...



ÖZETLER



Nazik, nazenin, nazdar ve niyazdar... ‘N’ harfiyle başlayan bu dört özelliğin her birinin insana ayrı bir insanilik kazandırıyor. İnsanı tarif eden ‘n’ harfi ile başlayan başka özellikler de var. İnsan nâtıktır, neşelidir, naiftir, nahiftir, nikbindir, namusludur, nasiplidir, nasihata kulak verir ve nedamet eder.


Bazı ‘n’ler ise insanın menfi özellikleri... Mesela insanın nefsi vardır. Emmâre nefis bir narsisttir. Kendi mahiyetini unuttuğu için nisyan içindedir. İnsan Rabb-i Rahîm’ini tanımadığı takdirde ise nimetlendirildiğini kabul etmez, nankörleşir. Ayrıca insanın limitsiz bir nefreti vardır.



İnsanın kendini nelerle anlamlandırdığı ve meşgul ettiği büyük önem arzediyor. Namaz, niyet, nazar gibi ‘n’ler insanı daha bir insan kılarken, nefisperestlik, narsisizm, nefret gibi ‘n’ler ise insaniyet cevherinin birer pası niteliğinde...



bottom of page