MAHMUT KAPLAN

İnsan, hayatı boyunca türlü sınamalardan geçer. Hayat neredeyse bir imtihanlar bütünüdür. Bu yüzden mi bilinmez, çocuğun dünyaya ilk mesajı ağlamadır, çığlıktır. Doğarken çocuk ağlar, ölürken ardından kalanlar... Hayat iki gözyaşı arasında geçer desek sanırım çok ileri gitmiş olmayız.
Çocuğun ilk sınanışı ayakta durmak... Basit gibi görünse de, insan hayatındaki en önemli mucize gibi olaydır ayakları üzerinde durabilmek. Çocuk kadar ailesi de heyecan duyar, sevinir. Ayakta durmak deyip geçmemek lazım. Ömür çizgisinin en önemli olayı.
Sonra insanın denenmesi konuşma ile başlar. Bölük pörçük ilk kelimelerin anne baba yüreğinde uyandırdığı mutluluk kelimelere sığmaz. Anne mi diyecek, baba mı? Hangisi söylenirse söylensin, gözlerden sevinç parıltıları saçılır. Bu da önemli bir olay, bir kudret mucizesi. Senaryonun gereği...
Aileden alınır ilk tecrübe, ilk ders. Anne baba en önemli örnek, taklit edilecek ilk model. Ulaşılmazdır çocuk gözlerinden anne ve baba. Onlar en iyiler, en güzeller, en güçlülerdir. Anne babaya düşen ise teyakkuz. Örnek alındığını unutmamak. Her adım, her söz, her bakış bir derstir çocuğun hâfıza arşivine kaydedilen.
Yaratılıştan verilen güzellikler dışında, karakter peteği anne baba davranışlarıyla doldurulur. Her adımda dikkat, her sözde özen gerekir. Çocuk her halimizi kaydeder, biriktirir; zamanı gelince uygular. Fıtrat denilen gerçek bunu gerektirir. Olumsuzluklar karşısında sonradan ah vah etmenin, bu da nereden geldi demenin bir anlamı yoktur.
Bir programcının izleri görülür çocuğun her anında, her hareketinde. Zaman zaman hastalıklar yoklar, küçük küçük acılar ziyaret eder narin bedenini; gözleri süzülür, benzi sararır, baştanbaşa naz kesilir de anne baba yüreğine korkular salar. Uykusuz geceler boyu bir gülücük, bir parıltı beklenir. Bilinir ki, bir program işliyor her an. Bir uyarıcı, bir hatırlatma, bir mesaj: Gaflete düşme, mülk benimdir, sende emanettir sadece... Alınır mı mesaj, tartışılacak bir durum. Herkesin algısı farklı. Oysa emanet bir evrende, geçici bir hayattır yaşanılan.
Zaman geçer, çocukluk geride kalır, delikanlılık, eğitim derken sosyal hayat basamaklarında küçük adımlarla tırmanış başlar. Bu basamaklarda yükselişin çocukluğun ilk adımlarından farkı yok aslında; ürkek, kırılgan ve heyecanlı. Hayat bir bakıma tekrarlar bütünü. Deneme yanılmalarla gidilen bir yolculuk. Zamanla artan tecrübelerle yol aydınlanır. Acz ve güçsüzlük içinden süzülüp gelen bir direnç, bir güç... Bir süreliğine kullanımımıza verilen ‘yapabilme’ enerjisi. Satın almış değiliz; bize verilmiş. Zaman zaman türlü arızalarla bize “Dikkat, bu sende emanettir” uyarıları da gelir.
İnsan, iki nefes arası bir ömür çizgisi içinde; yaşar, kazanır veya kaybeder. Bu çizgi boyunca zor sorularla, çetin tercihlerle karşı karşıya kalır. Önemli olan doğru tercihler yapıp iyi ad bırakmak. Gözyaşıyla başlayan macera, sevenlerin gözyaşlarıyla sona erer. Bâlî, aşağıdaki beytinde, “İnsan dünyada iyi ad ile bin yıl yaşar; insanın ikinci hayatı (ardında bıraktığı) bâkî iyi ismidir” diyerek konuyu ne güzel bağlamış:
Biñ yaşar bir eyü ad-ile cihânda âdem
Nâm-ı bâkîsi durur kişiye cömr-i sânî
ÖZET
Doğarken insan ağlar, ölürken ardından kalanlar... Hayat iki gözyaşı arasında geçer. İnsan, iki nefes arası bir ömür çizgisi içinde yaşayıp, kazanır veya kaybeder. Gözyaşıyla başlayan macera, iyi yaşanmışsa, sevenlerin gözyaşlarıyla sona erer.